bu bloga yazılmış yazılacak tek türkçe yazı bu olacak. milliyetle kanla kökle alakası yok bunun, sadece O'nunla kurulmaya çalışılan bağın kişiselliği, sıcaklığı, samimiyetiyle ilgili.
bu bütün dogmalardan, çocukluğun ezberletilmiş şiirlerinden, kalıplardan, kalıplaşmalardan, yapılandırılmalardan, senelerden, asırlardan, düzenlerden, politik her eylemden arındırılmış, tamamen insanlığı kalmış bir sevgi. tümüyle Kişi'ye, Kişi'nin yüzüne, sözüne, eylemine duyulan bir sevgi. Anneye, babaya, dedeye duyulana yakın, arkadaşa duyulandan biraz daha tedbirli, sevgili duyulandan daha az bencil... Dostoyevski'ye duyulan gibi bir sevgi. Sözlere, kelimelere, dizelere duyulan gibi.
Bir insanın bir insana duyabileceği gibi bir sevgi.
Anlarsınız ya da anlamazsınız, kabul edersiniz ya da etmezsiniz, inanırsınız ya da inanmazsınız... ama eğer hissetmezseniz paylaşamaycaığımız bir sevgi.
Cennet varsa bir kösesinde bir kadeh rakı, arkasından da şekerli bir Türk kahvesi, iki güzel dize, bir de teşekkür borçluyum sana Ata. Bir gün olurda anlatırım belki daha neler borçlu olduğumu...
No comments:
Post a Comment